Akademik eğitim. Mevcut okul sistemimizin büyük bir bölümü onun etrafında dönse de, akademik eğitim çocuklarımızın ihtiyaçlarını karşılama konusunda “acıklı” bir şekilde yetersiz kalır. Dürüst olmak gerekirse, akademik eğitim sistemimize gereğinden fazla değer verildiğini ancak bunun çok sayıda çocuğa zarar verdiğini düşünüyorum.
Sakın beni yanlış anlamayın. Çocuklarımız okumayı ya da matematiği ya da diğer değerli becerileri öğrenmemeliler demiyorum elbette. Ancak çocuklarımızın okul gününün ana odağı neredeyse sadece dersin içeriği olurken, bu içeriğin neden önemli olduğu ile pek fazla ilgilenilmez. Birlikte öğrenmek yerine öğrencilerin büyük bir kısmı zamanlarının çoğunu çalışma kağıtlarını doldurmakla ya da sadece 30 saniye içinde Google’dan bulabilecekleri ders notlarını kopyalamakla geçirirler.
Dinledikleri dersler de genellikle ya sıkıcıdır ya da kendi hayatlarıyla hiçbir ilgisi yoktur. Ve kendi deneyimlerimden yol çıkarak söyleyebilirim ki, dersin içeriği genellikle ezberlenir, sınav sırasında ezberlenenler su yüzüne çıkarılır ve sonra da hızlıca unutulur. Ancak bunun da ötesinde, genellikle tek bir doğru cevap vardır ve bu da genellikle çocuklarda hata yapma korkusunun oluşmasına sebep olur.
Eğitim Sistemimiz “Mış” Gibi Yapmaya Değer Verir
Bence bir başka önemli konu da, “akademik” olarak nitelendirdiğimiz çocukların büyük bir kısmının yetişkinlere ve sisteme “kendilerini beğendirme” konusunda adeta ustalaşmaya meyilli olmaları. Bu çocuklar sistemi çözerler ve sistemin öngörülebilir talepleri içinde “gezinirler”. Ancak yaptıkları çalışmalara nadiren kendilerini gerçekten verirler. Öğrendikleri şeyler onları seyrek olarak dönüştürür. Ellerinden gelenin en iyisini yapmak yerine “mış” gibi yaparlar. Deyim yerindeyse “tribünlere oynarlar.”
Araştırmalar, en az “öğrenen” bazı öğrencilerin okulda en başarılı öğrenciler olduklarını söylüyor. Bunu bir düşünün. Bu çocuklar başarılı oluyor, çünkü okulla baş etmeyi iyi biliyorlar. Çocuklara sunduğumuz eğitim bu mu olmalı? Elimizden daha iyisi gelemez mi?
Ya “akademik” bir öğrenci değilseniz? Bu çocuklar, çocukluklarının ve gençliklerinin büyük bir kısmını “akademik” çocuklarla kıyaslanamayacak kadar kötü olduklarını düşünerek geçiriyorlar. Muhtemelen kendilerini “aptal” gibi hissediyorlar. Ve bu, bazılarının yetişkin hayatlarının yönünü radikal bir şekilde değiştirebiliyor. Ne yazık ki çok fazla öğrenci mezun olduktan sonra okulun etkilerinden kurtulmak ve “iyileşmek” zorunda kalıyor. Çocuklar için istediğimiz şey bu mu gerçekten?
Ben de Böyle Bir Öğretmendim
Bütün dürüstlüğümle itiraf etmeliyim ki bende akademik eğitim odaklı sisteme inanırdım. Çok uzun yıllar boyunca öğrencilerim düz sıra düzeninde oturdu. Soruları ben sordum. Cevaplar bendeydi. Öğrenme sürecini ben kontrol ettim.
Gerçek şu ki; bunu yaptım, çünkü tek bildiğim buydu. Ben böyle eğitilmiştim. Üniversitelerde ve diğer öğretmenlerin sınıflarında gördüğüm şey hep buydu. İyi notların önemli olduğuna bütün kalbimle inanmıştım.
Ben bir anadil (İngilizce) öğretmeniyim. İngilizce’de başarının zirvesinin “kompozisyon” yazmak olduğuna inanırdım. Ancak blog yazmayı keşfettikten sonra bu konudaki düşüncem radikal bir şekilde değişti. Artık geleneksel kompozisyonun öğrencilerimize öğrettiğimiz en gereksiz şey olduğunu düşünüyorum.
Yakın bir zaman önce çevremdeki herkese “Hiç kompozisyon yazıyor musunuz?” diye sordum. Tek bir insanın bile evet dediğini duymadım. Kaç öğretmenin – üniversiteye gidenler ya da bu okuduğunuz makaleye benzer bir fikir yazısı yazanlar hariç – hayatında bir kez olsun gerçek bir kompozisyon yazdığını merak ediyorum. Daha da ileri gideyim: Kaç dil öğretmeni düzenli yazı yazıyor?
Ben öğrencilerimiz yazı yazabilmeyi öğrenmemeli demiyorum. Aksine öğrencilerimizin incelikli bir şekilde fikirlerini tartışabilmeleri ve güçlü bir şekilde ikna edebilmeleri gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca neye inandıklarını ve neden inandıklarını bilmeleri de gerekiyor.
Akademik Eğitim Akademisyen Olmak İsteyenler İçindir
“Akademik” olmanın size kendiniz hakkında çok fazla şey söylemediğini de fark ettim. Okulda iyi olduğunuzu söyler. Eğer hayatınızı akademi dünyasında geçirmek istiyorsanız bu iyi bir şeydir. Ancak öğrencilerin çok azı bu yolu seçer. Evliliğinizde, çocuklarınızı yetiştirirken, paranızı yönetirken ya da topluma hizmet ederken başarılı olup olmayacağınızı göstermez. Tüm bunlar okulda iyi olmaktan çok daha önemli şeylerdir.
Okullar çocukların sevdikleri şeyleri keşfedebildikleri yerler olmalı. Kendileri için önemli olan soruları sorabilmeliler ve cevaplarından ikna olmalılar. Neye karşı tutkuları olduğunu, kalplerini ve ruhlarını gerçekten neyin harekete geçirdiğini keşfedebilmeliler. Bir fark yaratabileceklerini keşfedebilmeliler. Her şeyden önemlisi, hangi konuda/konularda iyi olduklarını bilerek okuldan ayrılmalılar. Bunun yerine, bugün öğrencilerin çoğu sadece okulda iyi olup olmadıklarını bilerek mezun oluyorlar. Peki bu sorunun cevabını bilmek, hayatta başarılı olmak için yeterli mi?
Kaynak: http://ww2.kqed.org/mindshift/2013/11/14/why-academic-teaching-doesnt-help-kids-excel-in-life/
Şiddetleşme
Şiirli Karneler
TABİP
Teşekkür Ziyareti
Toplantı ve Faaliyet Çizelgesi
Törenlerin Kutlama Şekli
Ulusal Ajans
Üstün Zekalılar
Veli Eğitim Projesi
Veli Kaynak Kitabı Projesi
Veliyiz Okuldayız
Zil Sesi Yok