JAPON EĞİTİM SİSTEMİ ÜZERİNE BİR İNCELEME:
ÇEŞİTLİ AÇILARDAN TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ İLE KARŞILAŞTIRMA
Rezzan UÇAR & İbrahim Halil UÇAR
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Eğitim Yönetimi ve Denetimi Yüksek Lisans
Öğrencisi & Van Süphan İlköğretim Okulu Sınıf Öğretmeni
Özet
Bu çalışmada Japon Eğitim Sistemi incelenerek; zorunlu eğitim, ortaöğretim, yükseköğretim, öğretmen yetiştirme, eğitim yönetimi ve finansmanı, eğitim süresi ve genel problemler açısından Türk Eğitim Sistemi ile karşılaştırılmıştır. Japon eğitimi, Japonya’nın kalkınmasında önemli rol oynamıştır. Japon Eğitim Sistemi’nin en belirgin özelliği; eğitimle ilgili bütün unsurlar arasında işbirliği sağlaması, yerel yönetimlerin eğitime dâhil edilmesi ve özel sektör desteğinin alınmasıdır. Türk Eğitim Sistemi Japonya ile karşılaştırıldığında, Japon Eğitim Sistemi’nden örnek alabileceği yanlarının bulunduğu anlaşılmıştır. Bu çalışmadaki bilgilerin bu anlamda faydalı olacağı ümit edilmektedir.
Anahtar Kelimeler: Eğitim sistemi, Japonya, Türkiye.
A STUDY ON EDUCATION SYSTEM OF JAPAN: COMPARISON
WITH TURKISH EDUCATION SYSTEM IN MANY RESPECTS
Rezzan UÇAR & İbrahim Halil UÇAR
The University of Yüzüncü Yıl Education Direction and Control Master Student &
The Teacher of Van Süphan Primary School
Abstract
In this study, the education system of Japan has been examined and compared to Turkish Education System according to necessary education, secondary education, higher education, training teacher, management of education and financing, period of education and general problems. Japaneese Education, has contrubuted to the development of Japan. The most distinctive feature of Japaneese Education is that it provides a cooperation among all the elements, the including of local administration to the education. It also gets the support of private sectors. When we compare the Turkish Education System to the Japan one, we will see that Turkish Education System has many things to get from the Japaneese one. It is hoped that, these studies will be useful in this respect.
Keywords: Education system, Japan, Turkey
Giriş
Asya kıtasının doğu sahilinde dar bir yay çizerek uzanan ve dünya karalarının % 3’ünden daha az bir alanını kaplayan Japonya’nın toplam yüzölçümü 377.815 km2 dir. Dört büyük (Honshu, Hokkaido, Kyushu, Shikoku) ve 3.900 küçük adadan oluşmaktadır. Ilıman iklimi ve aldığı bol yağıştan dolayı zengin bir bitki örtüsüne sahiptir (UEM., 1989). Meşruti monarşi ile yönetilen ülkenin günümüz yönetiminde gerçek söz sahibi parlamento olup başkenti Tokyo’dur (Şahin, 2001). 2000 yılına göre nüfusu 126 milyon civarındadır. Bu nüfusun %15’i 0-14 yaş, %68’i 15-65 yaş, %17’si ise 65 üzeri yaş gurubundadır. Yıllık nüfus artış hızı % 0,18 olan Japonya’da erkekler için ortalama ömür 75.5 iken kadınlarda 85.05 tir. Etnik açıdan bakıldığında halkın %94.4’ü Japon’dur. Şintu ve Budist dinlerine inananların oranı % 84 iken diğer dinlere inananların oranı %16’dır. 1999 verilerine göre % -0.8 enflasyonun olduğu Japonya’da kişi başına düşen milli gelir 23.400 ABD dolarıdır. Halkın % 99.9’u okur-yazardır (İpek, 2001). Ülke topraklarının ancak %15’i tarıma elverişlidir. Çok yetersiz doğal kaynaklara sahip olan Japonya’da; yün, pamuk, kömür, demir cevheri ve petrol gibi maddeler dışarıdan satın alınmaktadır (Braudel, 2001). Japonya’da sık sık depremler olmakta, özellikle kıyılarda büyük felaketlere neden olabilecek kasırgalar görülmektedir (Sâtı Bey, 2002). 2. Dünya Savaşı’ndan ağır hasarlarla çıkan ve kalkınma için gerekli olanaklarının çoğunu kaybeden Japonya, bu olumsuz koşullara rağmen olağanüstü bir hızda gelişerek mucize yaratmış örnek bir ülkedir (Türkoğlu, 1998). Günümüzde dünyanın her tarafında, Japonya hızlı bir şekilde yükselmenin harika bir örneği, olarak kabul edilmektedir (Sâtı Bey, 2002). Japonya’nın kalkınmasındaki önemli faktörlerden birisinin eğitim sistemi olduğu ileri sürülmekte ve Japon eğitiminin, gerekli iş gücü sağlama, lider yetiştirme, tasarruf eğilimini arttırma ve teknoloji geliştirme konularında ülkenin kalkınmasında önemli roller oynadığı belirtilmektedir. (Sadıklar, 1991). Bu nedenle Japonya’nın eğitim açısından incelenmesi, varsa benzer sorunlara nasıl çözüm bulduğunun araştırılması, kendi sorunlarımıza çözüm üretmede yardımcı olur. Bu düşünce ile bu yazıda Japon Eğitim Sistemi incelenerek; zorunlu eğitim, ortaöğretim, yükseköğretim, öğretmen yetiştirme, eğitim yönetimi ve finansmanı, eğitim süresi ve genel problemler açısından Türk Eğitim Sistemi ile karşılaştırılmaya çalışılmıştır.
Japon Eğitiminin Tarihsel Gelişimi
Japonlar, yüzyıllar boyunca Çin Uygarlığı’nın etkisi altında kalmıştır. Bu durum yazı sistemlerinde, inanış biçimlerinde, resim ve el sanatlarında açıkça kendini belli etmektedir. Japonların etkisi altında kaldıkları toplumlardan bir diğeri de Koreliler olmuştur (Braudel, 2001; Lee ve İlhan, 1989).
Japon İmparatorluğu’nun kuruluşu M.Ö. 6. yüzyıla kadar uzanır. Japonya’da toplumla ilgili ilk yasal düzenlemeler 6.yüzyılda Prens Sohotoku’nun 17 maddelik anayasası ile 701 yılında yürürlüğe konan Tahio Anayasası’na dayanmaktadır. Konfüçyüsçü görüşün egemen olduğu bu anayasalar, 1868’deki Meiji Restorasyonu’na kadar Japon yasalarının temelini oluşturur. Japon eğitim kurumları örgüt ve program açısından Taiho Anayasası ile sistemleştirilmiştir. Bu düzenlemede sadece soylu sınıflara hitap eden bir eğitim sistemi öngörülmüş ve devlet için memur yetiştirmek amaçlanmıştır. Buna göre, yüksek derecedeki devlet memurlarının çocukları 9 yıllık bir eğitimden geçirilmesi, sıradan halk çocukları için ise Konfüçyüs’ün klasiklerinden olan “Hayırlı Evlat Kitabı”nın her evde bulunması ve sürekli okunması öngörülmüştür (Güvenç ve diğ., 1990).
12.yüzyıl ile 16.yüzyıl arası, Japonlar’ın ortaçağı olarak nitelendirilmektedir. İç savaşlar ve kargaşanın yaşandığı bu dönemde, yeterli sayıda öğrenci bulunamadığı için 1300 civarında eğitim kurumu kapanmıştır. Kapanmayanlar da ise dönemin anlayışına uygun olarak, savaş eğitimi üzerinde odaklanılmıştır. Bu durum ailesi ve atalarının onuru için kendini seve seve ölüme atabilen güçlü savaşçıları (samurai) ortaya çıkarmıştır. Japon eğitim tarihi açısından pek parlak olmayan bu dönemde ilk ders kitaplarının yayımlanmasına başlanmış (14.yüzyılı ilk yarısı), savaş sanatı derslerinin yanında güzel yazı (hattatlık), ahlak, edebiyat ve tarih dersleri verilmiştir (Güvenç ve diğ., 1990; Erdoğan, 2003).
1600 ile 1868 yılları arası, istikrar ve barış sağlandığından, Japonya’nın ortaçağdan yeniçağa geçtiği dönem olarak nitelendirilmiştir. Bu dönemde siyasi bütünlüğün sağlanması, para ekonomisinin gelişmesi, toplumun kültür ve eğitim düzeyinin ilerlemesi yeniçağı belirleyen gelişmelere örnek olarak gösterilmektedir (Güvenç ve diğ., 1990). Bu dönemde (Takugawa Shogunları 1604-1807) iktidarı, samurai denen savaşçı bir sınıf elinde bulundurmuştur. İktidarı bir iç savaş sonunda ele geçiren bu sınıf, nüfusun %5’ni oluşturmasına rağmen, bütün ülkeye egemen olmuştur. “Bakufu” denen okullarda verilen eğitimde esas amaç, devlet için savaşçı ve yönetici yetiştirmektir. Bu nedenle bu dönem için bir elit eğitiminden söz edilmektedir. Sıradan halka verilen eğitim hizmetini ise, tapınak çocukları evi anlamına gelen “terekoya” denen okullar üstlenmiştir. Bu okullar zamanla tapınak ve budist teşkilattan bağlarını kopararak gelişen tüccar ve esnaf, hatta köylü ve çiftçiler tarafından desteklenen ve rağbet gören özel halk okullarına dönüşmüştür. Böylece Japonya’da özel eğitim kurumlarının ilk temelleri atılmıştır. Bu dönemin sonuna gelindiğinde ülke genelinde erkek çocukların %45’i, kız çocuklarının ise %10’unun bu okullara gittikleri belirtilmektedir (İpek, 2001).
Çağdaş Japon eğitimin temelleri, 1868 yılında başlayan ve feodal düzene son verip yenilikçi düzenlemeler yapan Meici yönetimi ile atılmıştır. Her ne kadar bu düzenlemelerin temelleri Takugawa Shogunları döneminde olsa da eğitimdeki çağdaşlaşma, 1868 yılında imparator tarafından yayınlanan “Meici Andı” ile daha da hız kazanmıştır. Bu dönemde çağdaş eğitim, devlet okulları ve özel okulların kurulmasıyla daha da gelişmiştir (Güvenç ve diğ., 1990). 1872 yılında kabul edilen Temel Eğitim Kanunu’nda; “öğrenmek hayatta başarılı olmanın anahtarıdır ve kimse öğrenmeyi ihmal etme lüksüne sahip değildir. Bundan sonra temel eğitim geniş halk kesimlerine kadar götürülecektir. İleri düzeyde eğitim ise her ferdin kendi yetenek ve olanaklarına bırakılmıştır. Kız veya erkek çocuğunu okula göndermeyen aileler görevlerini ihmal etmiş sayılacaklardır” denilerek dönemin eğitime bakışı yansıtılmıştır (Türkoğlu, 1998). Bu kanun ile Japon Eğitim Sistemi; ilköğretim (ilkokul), ortaöğretim (ortaokul) ve yükseköğretim ( üniversite) olmak üzere üç grupta toplanmış ve batı uygarlığı örnek alınarak birçok yenilik yapılmıştır (İpek, 2001). 19.yüzyılın sonlarına doğru okullaşma oranı %100’ü bulmuştur.
20. yüzyıl başlarında, eğitime olan talep hızla büyümeye devam etmiş, fakat bu talebi karşılayacak olanaklar bulunamamıştır. Bu nedenle devletin desteklediği okulların yanı sıra, yerel idarelere bağlı kurumların ve özel kuruluşların verdiği eğitim hizmeti arttırılmıştır. Özellikle Japon sanayisi için gerekli kalifiye eleman ihtiyacını karşılamak amacıyla devlet ve yerel yönetimler tarafından meslek okulları kurulmuştur. İlkokulu bitirenlerin gidebildikleri bu okullar, 20. yüzyılda Japonya’nın gelişmesinde çok önemli bir rol oynamışlardır (Türkoğlu, 1998).
2. Dünya Savaşı’na doğru Japon Milli Eğitim Bakanlığı güçlü bir konuma gelmiş, halkın neyi okuması, neyi öğrenmesi ve neye inanması gerektiğine devlet temsilcisi olarak karar verir duruma gelmiştir (Cramer ve Browne, 1974). 2. Dünya Savaşı boyunca ülkedeki bütün okullar ordunun denetimine girmiştir. Savaş sonlarına doğru kazanma umudu azalınca ilköğretim dışındaki bütün okullar kapatılarak öğrenciler çalıştırılmak üzere fabrika ve çiftliklere gönderilmiştir (Asa ve Amano, 1986). Savaş sona erdiğinde 200’den çok ilkokul, 38 meslek okulu, 100’ün üzerinde kolej ve üniversite ile 64 öğretmen okulu enkaz yığını haline gelmişti. Eğitime devam edebilecek çok az sayıda okul kalmıştı (Cramer ve Browne, 1974).
Japon eğitimi 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Japonlar’ın “Postdam Deklarasyonu”nu imzalayarak teslim olmaları ile başlayıp büyük ölçüde değişikliğe uğramıştır. 1946 yılında 27 kişilik Amerikan Eğitimciler Delegasyonu, Japonya’da savaş sonrası eğitim reformunu gerçekleştirmek için çalışmaya başlamıştır. Heyet Japon eğitiminin liberalizm ve ferdiyetçiliğe yönelmesi, dilde reform yapılarak Latin harflerinin kabul edilmesi, eğitim yönetiminin yerelleştirilmesi ve bu amaçla seçimle işbaşına gelecek eğitim komisyonlarının kurulması ile müfredatta köklü değişikliklerin yapılması gibi bir takım önerilerde bulunmuştur. Yapılan bu öneri ve düzenlemeler 1947 yılında çıkarılan Temel Eğitim Kanunu ile pekiştirilmiştir (Asa ve Amano, 1986; İpek, 2001). Japon eğitimi 1948 yılında ABD’dekine benzer bir şekilde ademi merkezileştirilmiştir. 1952’den sonra barış sözleşmesi ile Japonya üzerindeki ABD kontrolü sona ermiş, bu tarihten itibaren eğitim sisteminde ABD’nin zorlamalarıyla yerleştirilen bazı uygulamalar kaldırılmaya çalışılmıştır (Erdoğan, 2003).
Günümüz Japon Eğitim Sistemi
Bugünkü Japon Eğitim Sistemi’nin temel yapısı ve prensipleri 1947’de kabul edilen Temel Eğitim Kanunu ve Okul Eğitim Kanunu ile belirlenmiştir. Eğitim sisteminin esas amacı insan haklarına, sevgi gerçeğine ve barışa saygı duyan, barışçı ve demokratik bir milletin kendine güvenen insanlarını yetiştirmektir (UEM., 1989). Bugün Japonya’da 6-3-3-4 diye tabir edilen eğitim sistemi uygulanmaktadır. Eğitim, 6 yıllık ilkokul, 3 yıllık ortaokul, 3 yıllık lise ile 4 yıllık üniversitelerde verilmektedir. İlkokul ve ortaokulu kapsayan zorunlu eğitim süresi 9 yıldır. Ülkede ulusal okullar, kamu okulları ve özel okullar olmak üzere üç tür okul bulunmaktadır. Ulusal okulların finansmanı merkezi hükümetçe, kamu okullarınınki il ve belediye yönetimlerince, özel okullarınınki ise özel kuruluşlarca karşılanmaktadır (İpek, 2001). Ülke okullarının %28’i özel okuldur. Anaokulu öğrencilerinin %75’i, kreş öğrencilerinin %43’ü, ilkokul öğrencilerinin %1’i, ortaokul öğrencilerinin %3’ü, lise öğrencilerinin %28’i, üniversite öğrencilerinin %72’si, yüksek okul öğrencilerinin %89’u, teknik okul öğrencilerinin %7’si özel okullara gitmektedir ( Türk, 2004 ).
Japonya’da eğitim öğretim yılı 1 Nisan’da başlar ve bir sonraki yılın 31 Mart’ında biter. Ders yılı, Nisan-Temmuz ortası, Eylül-Aralık sonu ve Ocak-Mart sonu olmak üzere üç dönem halinde yapılır. Cumartesi yarım gün olmak üzere, haftada 5.5 gün okula gidilir. Yılda 240-250 iş günü vardır (Erdoğan, 2003). Bir eğitim öğretim yılında üç ara tatili yapılmaktadır. Bunlardan birincisi yaz tatili (22 Temmuz- 31 Ağustos arası), ikincisi güz tatili (25 Aralık- 7 Ocak arası), sonuncusu da bahar tatili (22 Mart- 1 Nisan arası)’dır (Mutlu, 1997). Ülkede okutulacak olan dersler ve zorunlu ders saati sayısı Eğitim Bakanlığı’nca belirlenmektedir. Her okul ders programına uygun olmak koşuluyla genel gereksinimleri, öğrencilerin gelişme ve deneyim kazanma alışkanlıklarını göz önünde tutarak kendi eğitim programını hazırlamaktadır (Demirel, 2000). Japonya’da ders programları kuvvetli bir milli içerik taşımaktadır. Ülkede okul, sanayi, aile ve toplum arasında organik bir bağ kurulmuştur. Öğrenciler isteyerek, dikkatli ve sürekli bir şekilde çalışmak zorundadır. Bunun yanında öğrencileri güçlü bir şekilde eğitime bağlayan ve okullar arasında etkili bir yarışmaya olanak tanıyan bir yapının oluşturulması Japon Eğitim Sistemi’nin belirgin özellikleri olarak belirtilmektedir (Tozlu, 2003).
Örgün Eğitim
Japonya’da örgün eğitim; okulöncesi eğitim, ilköğretim, ortaöğretim ve yüksek öğretimden oluşmaktadır.
Okulöncesi Eğitim
Okulöncesi eğitim, anaokulları ve gündüz bakım evlerinde verilmektedir. Eğitim Bakanlığı’nın gözetiminde olan anaokullarında, 3-5 yaşlarındaki çocuklara günde 5 saat eğitim verilmektedir. Gündüz bakım evleri (kreş) ise, Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda çalışan anneler için kurulmuş olup, bebeklikten 5 yaşına kadar olan çocuklara günde 8 saat eğitim verilmektedir. Japonya’da çocukların büyük bir kısmı okul öncesi eğitimi almaktadır. 3 yaş grubunun % 40’ı, 4-5 yaş grubunun %92’si, anaokullarına veya kreşlere devam etmektedir (Erdoğan, 2003). Anaokulu, yasaya göre zorunlu değil ama giderek yaygınlık kazanmaktadır. Japonya’da okulöncesi düzeyinde okullaşma oranı % 64 civarındadır. Bu okulların organizasyonu ve donatımı mahalli kurulların sorumluluğundadır (Demirel, 2000). Anaokullarının programında bulunan ders ve etkinlikler; sağlık, sosyal yaşam, dil, müzik, ritim, sanat ve el sanatlarıdır. Anaokullarında sınıfta kalma yoktur (Türkoğlu, 1998).
İlköğretim
İlköğretim, 6-12 yaş grubu öğrencilerine yönelik, ilkokul ve 12-15 yaş grubu öğrencilerine yönelik ortaokullardan oluşur ve zorunludur.
İlkokul: Japonya’da 6 yaşını dolduran her çocuk, 6 yıl süren ilkokula gitmek zorundadır. İlkokulun amacı; işbirliği ruhunu, bölgesel ve ulusal gelenek bilgisini, uluslar arası anlayış ruhunu, matematik, dil ve bilim yeteneğini, müzik, sanat ve edebiyata olan ilgiyi kazandırmak ve geliştirmektir (Erdoğan, 2003). 2000 yılı verilerine göre 24.106 ilkokul bulunan Japonya’da, bu kademede görev yapan 407.596 öğretmen, 8.768.881 öğrenciye eğitim-öğretim hizmeti vermektedir (htt://www.japonya.8m.com/ japonya/eğitim htm). Yaklaşık olarak 20 öğrenciye bir öğretmenin düştüğü bu kademede, okullaşma oranı %99 olup sınıfta kalma yoktur. Öğrenciler bu dönemde başlayarak lise ve üniversite giriş sınavlarına hazırlanmaktadırlar (Türkoğlu, 1998).
Ortaokullar: Zorunlu eğitimin son kısmı olup 3 yıl sürmektedir. İlkokulu bitiren ve herhangi bir özrü bulunmayan tüm öğrencilerin ortaokula devamı zorunludur. Öğrencilerin hangi ortaokula gidecekleri Yerel Eğitim Komisyonu tarafından coğrafi esaslara göre belirlenmektedir. Ulusal ve yerel ortaokullar ücretsiz olup, öğrencilerin giderleri devlet tarafında karşılanmaktadır. Bu eğitimin amacı; lise öğrenimine devam edebilmeleri için, gerekli bilgi ve becerileri öğrencilere kazandırmak, onların zihinsel ve bedensel gelişmelerini sağlamak, iyi vatandaş, insanlara ve çevreye saygılı yurttaş olarak Japon gelenek ve göreneklerine bağlı kişiler olmalarını sağlamaktır. Bu kademedeki okullaşma oranı %99’dur. Sınıfta kalma yoktur (Türkoğlu, 1998). 2000 yılı verilerine göre 11.209 ortaokul bulunan Japonya’da, bu okullardaki 4.103.716 öğrenciye 257.605 öğretmen tarafından eğitim öğretim hizmeti verilmektedir (htt://www. japonya. 8m.com/japonya/eğitim htm). Ortaokulu bitiren ve eğitime devam etmek isteyen öğrenciler, Mart ayında yapılan liselere giriş sınavındaki performanslarına göre liselere yerleştirilmektedir (Türk, 2004).
Ortaöğretim
İlk ve ortaokulu bitiren öğrencilerin devam ettikleri eğitim-öğretim kurumlarıdır. Japonya’da tam gün, yarım gün ve mektupla öğretim yapan liseler olmak üzere üç çeşit lise bulunmaktadır. Tam gün eğitim yapan liseler 3 yıl, yarım gün ve mektupla öğretim yapan liseler ise 4 yıl ya da daha uzun süre devam etmektedir. Yarım gün olan liseler gündüz ve akşam liseleri olarak ikiye ayrılır. Genel ve mesleki liseler olmak üzere iki farklı program uygulayan liseler bulunmaktadır. Genel liseler; yüksek öğretime devam edecek gençlerin gereksinimlerini sağlayacak programlar sunmakta, mesleki liseler ise; öğrencilerin gelecekte meslek olarak seçecekleri özel mesleki alan eğitimi sağlamaktadır (Saracaloğlu, 1992). Liselerde kredili sisteme göre öğretim yapılmakta, mezun olmak için de en az 80 kredilik ders almak gerekmektedir. Bu dersler zorunlu ve seçmeli derslerden oluşmaktadır. Liseden sonra üniversiteye devam etmek önemli bir amaç olduğundan, bu yönde yoğun çaba sarf edilmektedir (Türkoğlu, 1998). Japonya’da devlet liseleri sosyal market sistemine göre çalışmakta, ödenek ve ücretler, mevcut öğrenci sayısına göre ayarlanmaktadır. Devlet, özel liselere de gerekli yardımları yaparak eğitim-öğretim ve başarı standartlarının devamını sağlamaktadır. Her yıl basın ve televizyonda liselerin genel bir değerlendirmesi yapılmaktadır (Tozlu, 2003). 2000 yılı verilerine göre, 5.478 lise bulanan Japonya’da, 269.026 öğretmen, 5.010.472 öğrenciye eğitim-öğretim hizmeti vermektedir (htt://www.japonya.8m.Com/Japonya/ eğitim htm).
Yükseköğretim
Japonya’da, üniversiteler, yüksekokullar ve teknik okullar olmak üzere üç çeşit yükseköğretim kurumu bulunmaktadır.
Üniversiteler: Programlarında hem lisans hem de lisansüstü eğitime yer vermektedirler. Genellikle 4 yıllıktırlar. Ancak tıp, dişçilik, veterinerlik ve ziraat gibi bazı bölümlerin öğretim süresi 6 yıldır. Büyük çoğunluğu, 2 yıl süren master ve 5 yıl süren doktora programına sahiptir (Demirel, 2000). Amaçları; öğrencilere ileri derecede ve derinlemesine bilgi vermek, akademik konularda özel araştırma ortamı hazırlamak, bilgili, meslek sahibi bireyler yetiştirmektir (Türkoğlu, 1998).
Yüksekokullar: Lise mezunlarına 2 ya da 3 yıllık eğitim vermektedirler. Amaçları; öğrencilerin teknik alanda bilgi ve beceriyi edinmelerini sağlamak, mezunlarını teknik dallarda meslek sahibi yapmaktır (Demirel, 2000; Türkoğlu, 1998).
Teknik Okullar: 1962 yılından beri eğitim-öğretim hizmeti veren bu okullar, ortaokulu bitiren öğrencileri kabul etmekte ve teknisyenlerin eğitimi için 5 yıllık tam eğitim uygulamaktadırlar (Cramer ve Browne, 1974; Demirel, 2000).
Japonya’da 1985 yılından itibaren açık öğretim üniversitesinde de yüksek öğretim verilmektedir. Ayrıca bazı üniversiteler, gündüz çalışanlar için gece dersleri vermektedir (Erdoğan, 2003; Türkoğlu, 1998). Yüksek öğretime bir akademik yetenek testi, bir özel alanda başarıyı ölçme testi ve okul dosyalarının incelenmesi sonucu öğrenciler seçilmektedir (Demirel, 2000). 2000 yılı verilerine göre 649 üniversitenin bulunduğu Japonya’da, 150.645 öğretim görevlisi 2.740.024 öğrenciye yükseköğretim hizmeti vermektedir (htt://www.japonya.8m.com/japonya/eğitim htm).
Yaygın Eğitim
Japon eğitim felsefesine göre Japon halkı yaşam boyu eğitilmelidir. Bu eğitim, hem resmi hem de özel kuruluşlar tarafından verilmelidir. Halk evleri, gençlik merkezleri, çocuklar için tabiat merkezleri, müzeler, kütüphaneler, beden eğitimi ve eğlence merkezleri yaygın eğitim faaliyetlerini düzenleyen önemli kuruluşlardır. Bunların içerisinde halk evleri farklı bir yere sahiptir. Belediyelerin birçoğunda bulunan halk evleri, bireylerin kültür düzeylerini yükseltecek çeşitli eğitim faaliyetleri düzenlemektedir (Demirel, 2000).
Öğretmen Yetiştirme
Japonya’da öğretmen eğitimine, iki aşamalı bir sınavla öğrenci alınmaktadır. Birinci aşama ülke genelinde yapılmakta, ikinci aşama ise üniversiteler tarafında yapılmaktadır. Üniversitelerin eğitim fakültelerinde veya bölümlerinde ve eğitim üniversitelerinde yapılan diplomalı eğitim ile diğer fakültelerde uygulanan sertifikalı eğitim olmak üzere iki şekilde öğretmen eğitimi yapılmaktadır (Semerci, 2000). Öğretmen olarak atanabilmek için öğretmenlik sertifikası almak gerekir. Öğretmen sertifikaları sürekli ve geçici olmak üzere iki çeşittir. Sürekli sertifikalar da kendi içinde birinci ve ikinci sınıf olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Sürekli sertifika tüm ülke genelinde geçerlidir. Bu sertifikaya sahip olanlar asil öğretmen olarak görev yapmaktadır. Geçici sertifikalar ise sadece verildikleri illerde geçerli olup, bu sertifikaya sahip olanlar yardımcı öğretmen olarak atanmaktadır. Japonya’da anaokulları ve ilkokullarda çalışmak için genel öğretmenlik sertifikası, ortaokul ve liselerde çalışabilmek için ise belli bir alanda alınan sertifika gerekmektedir. Ayrıca bu sertifikaların verilişi, okul kademelerine göre değişiklik göstertmektedir. İki yıllık yüksekokullardan mezun olanlara lise öğretmenliği için geçici, ana, ilk ve ortaokul öğretmenliği için ise birinci sınıf sertifika verilmektedir. Dört yıllık yüksek öğretim tamamlayanlar lise öğretmenliği için ikinci sınıf, ana, ilk ve ortaokul öğretmenliği için de birinci sınıf sertifika almaya hak kazanırlar. Lisans üstü düzeyde mezun olanlar, lise öğretmenliği için birinci sınıf sertifika sahibi olmaktadırlar (Güvenç ve diğ., 1990).
Japonya’da öğretmen adayları, öğretmen olabilmek için genel kültür, alan ve meslek bilgilerini içeren ve yılda üç defa yapılan bir yeterlik sınavına alınmaktadır. Bu sınavı geçen adaylar, ayrıca görüşme ve uygulama sınavına da tabi tutulmakta, bu sınavlarda başarılı olan adaylar, stajyerlik dönemine alınmakta ve altı aylık bu süreyi tamamlayanlar kamu görevlisi hakkını kazanıp asil öğretmen olarak atanmaktadırlar. Öğretmenler ulusal, yerel ve belediyeler düzeyinde örgütlenmiş birimlerce hizmet içi eğitim faaliyetlerinden geçirilmektedir. Bu eğitim; kurslar, seminerler, lisans tamamlama ve lisansüstü eğitim şeklinde yapılmaktadır. Hizmetiçi eğitiminin amacı; öğretmenlerin mesleki bilgi, beceri ve yeteneklerini geliştirmektir (Semerci, 2000).
Eğitim Yönetimi ve Finansmanı
Japonya’da ulusal düzeyde eğitim hizmetlerinden sorumlu birim, Eğitim Bilim ve Kültür Bakanlığı’dır. Ancak ülkenin eğitim sisteminin idaresinde yerinden yönetim esas alınmakta ve eğitim bakanlığının rolü genel olarak koordinatörlük olmaktadır (UEM., 1989). Bakanlık, üniversiteler, yüksekokullar, teknik kolejler, müzeler ve üniversitelere bağlı olarak açılmış olan ilk ve ortaöğretim kurumlarının yönetiminden, eğitim bütçesinin hazırlanmasından sorumludur. Ayrıca eğitimle ilgili yasa tasarısı sunulmasında ve eğitim politikalarının uygulanmasında hükümet ve ulusal meclis ile yetki ve sorumluluğu paylaşmaktadır. Bunun yanında İl ve Belediye Eğitim Kurulları’na finansman yardımı yapmakta, teknik rehberlik hizmeti sunmakta ve onlara önerilerde bulunmaktadır. Okulöncesi seviyesinden yükseköğretim seviyesine kadar uygulanması gereken genel standartları tespit etmekte, ilk ve ortaöğretimde okutulacak ders kitaplarını onaylamaktadır. Kısacası eğitim hizmetinin sunulmasında ulusal bütünlüğü sağlamaktadır (İpek, 2001).
Ülkede eğitim işlerinin yerinden yürütülmesinden 47 İl Eğitim Kurulu ile 3.000’in üzerinde Belediye Eğitim Kurulu sorumludur. İl Eğitim Kurulu 5 kişiden oluşmakta, il genel meclisinin onayı ile 4 yıl için, vali tarafından atanmaktadır. Belediye Eğitim Kurulu ise 3 veya 5 üyeden oluşmakta, 4 yıllığına belediye başkanı tarafından atanmaktadır. İl Eğitim Kurulu’na Eğitim, Bilim ve Kültür Bakanlığı’nın onayı ile, Belediye Eğitim Kurulu’na ise İl Eğitim Kurulu’nun onayı ile yönetici atanmaktadır (Erdoğan, 2003; İpek, 2001).
İl Eğitim Kurulları ile Belediye Eğitim Kurulları’nın yetki alanları, aralarında bir çatışmaya yol açmayacak şekilde belirlenmiştir. İl Eğitim Kurulları, ortaöğretim ikinci kademe okulları ile sosyal ve kültürel alanda görev yapan eğitim kurumlarını yönetmektedir. Belediye Eğitim Kurulları ise, ilkokul, ortaöğretim birinci kademe okulları ve belediyelerce açılan sosyal ve kültürel eğitim kurumlarını yönetmektedir. Resmi ilk ve ortaokul öğretmenlerinin tayinleri ile öğretmenlere verilecek sertifikalar İl Eğitim Kurulu’nun sorumluluğundadır (Cramer ve Browne, 1974).
Japonya’da eğitim kurumlarına ulusal bütçeden, yerel yönetim bütçelerinden, özel kuruluş bütçelerinden paylar ayrılmış, zorunlu olmayan eğitimde ailelerin katkısı sağlanmıştır. Devlet eğitim harcamalarının büyük çoğunluğunu zorunlu eğitime kaydırmış, zorunlu olmayan eğitimin tamamı paralı hale getirilmiştir. Ülkede İlkokulların %98’inde devletin finanse ettiği öğle yemekleri verilmektedir. Zorunlu eğitim düzeyi için gerekli olan kitaplar ücretsizdir. Merkezi hükümetçe eğitime ayrılan fonların yanı sıra, her düzeydeki eğitim vergileri, bağışlar, kitlerle hazine mallarından sağlanan gelirler, yerel idarelerce elde edilen kira gelirleri ve öğretim harçları, eğitim giderlerini büyük ölçüde karşılamaktadır (Türkoğlu, 1998). Kısacası Japonya’da her yönetim düzeyi kendi koyduğu vergiler ve diğer gelirlerle bölgelerindeki eğitim etkinliklerini düzenleme ve yürütme yetkisine sahiptir. Ulusal hükümet, yerel yönetimlere sağladığı genel ekonomik desteğin yanı sıra, zorunlu eğitimde görevli olan öğretmenlerin maaşlarının yarısını ödemektedir (İpek, 2001; Demirel, 2000). Ayrıca bölge ve yerel yönetimlere bağlı ilk ve ortaokulların eğitim araçları giderlerini karşılamakta, okul inşaat giderlerinin büyük kısmını vermektedir (Türk, 2004).
Türk ve Japon Eğitim Sistemlerinin Karşılaştırılması
Türk-Japon ilişkilerinin başlangıcı hakkında kesin bir tarih verilememekle birlikte, günümüzden yüzyıl kadar önce başladığı belirtilmektedir (Ulusan Şahin, 2001). Türk- Japon ilişkilerinin kurucusu II. Abdülhamit’tir. II. Abdülhamit, tahta çıktıktan sonra, Japonya’nın olağanüstü ilerleme hamlelerini büyük bir merakla takip ederek Japonya’daki tecrübelerden faydalanma yollarını aramış (Lee ve İlhan, 1989), Batı’nın sadece tekniğini alıp kendi kültürünü bozmadığı için Japonya’yı örnek almıştır. Böylece iki ülke arasındaki ilişkiler gelişmiştir. 1. Dünya Savaşı’nda iki ülke arasındaki ilişkiler, iki devletin farklı taraflarda yer alması yüzünden bozulmuş, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması ve Lozan Antlaşması’nın yürürlüğe girmesinden sonra, tekrar başlamıştır (Ulusan Şahin, 2001). 2. Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru Türk-Japon ilişkileri yine kesintiye uğramış, Japonya ile barış antlaşması imzalandıktan sonra düzelmiştir. Günümüzde iki ülke arasındaki ilişkiler daha sağlam temellere oturmuş gözükmekte, gelişmekte olan Türkiye ile gelişmiş olan Japonya arasındaki ekonomik, ticari, kültürel v.b. faaliyetler devam etmektedir (Lee ve İlhan, 1989; Ulusan Şahin, 2001).
Gelişme ve modernleşme anlayışları ve uygulamaları bakımından Türkiye ile Japonya’nın mukayesesi daima ilgi alanı olmuş, ekonomistler, sosyologlar, tarihçiler, eğitim ve kültür uzmanları ve diğer sosyal bilimciler iki ülke arasıda karşılaştırmalar yapa gelmişlerdir(Lee ve İlhan, 1989). Türk-Japon Eğitim Sistemlerinin karşılaştırılması yapılmadan önce, eğitim sistemimiz hakkında kısaca bilgi vermek yerinde olacaktır.
Türkler, Müslüman olduktan sonra medrese denen bir eğitim kurumuyla tanışmıştır. Medrese, önce Selçuklular daha sonra da Osmanlılar tarafından örgün eğitim kurumu olarak benimsenmiş, temel eğitim Sıbyan Mektepleridenilen yerlerde verilmiştir (Başaran, 1996). Zamanla bu eğitimin yetersizliği anlaşılmış ve Tanzimat Dönemi’yle beraber Batı örnek alınarak eğitimde birçok yenilik hareketine girişilmiş ve 1869 Maarif-i Umumiye Nizamnamesiile Türk Eğitim Tarihi’ndeki en kapsamlı düzenleme ve geliştirme çabalarının ilk adımı atılmıştır. Bu geliştirme çabaları, Cumhuriyet’in kuruluşuna kadar sürmüş, yeni devletin kurucusu Atatürk önderliğinde yapılan reformlarla hızlanarak devam etmiştir (Akyüz, 1999). Günümüz Türk Eğitim Sistemi, 14 Haziran 1973’te kabul edilen 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunuile belirlenmiştir. Buna göre eğitim sistemimiz örgün ve yaygın eğitim olmak üzere iki ana bölümden oluşmaktadır. Örgün eğitim; okulöncesi eğitim, ilköğretim, ortaöğretim ve yükseköğretimden oluşmaktadır. Okulöncesi eğitim, ilköğretim çağına gelmemiş çocukların eğitimini kapsar ve isteğe bağlıdır. İlköğretim 6-14 yaşlarındaki çocukların eğitim öğretimini kapsar, zorunludur ve devlet okullarında parasızdır. Ortaöğretim ilköğretime dayalı en az üç yıllık öğrenim veren genel liseler ile mesleki ve teknik liseleri kapsar. Yükseköğretim ise ortaöğretime dayalı en az iki yıllık yüksek öğrenim veren eğitim kurumlarının tümünü kapsamaktadır. Yaygın eğitim; örgün eğitim sisteminin her hangi bir kademesinde bulunmamış veya çıkmış vatandaşların örgün eğitiminin yanında veya dışında düzenlenen eğitim-öğretim, uygulama etkinliklerini kapsamaktadır (Türk, 1999; Altunya, 2003). Türk Eğitim Sistemi merkezden yönetilmektedir. Bütün yetkiler merkezde toplanmıştır. Eğitimle ilgili bütün kararlar Bakanlıkça alınmaktadır (Başaran, 1996). 2004 yılı verilerine göre genel bütçenin % 8.54’ü Milli Eğitim Bakanlığı’na ayrılan ülkemizde, eğitim için gerekli olan finansmanın hemen hemen tümü devlet tarafından sağlanmaktadır (MEB, 2004).
Japon Eğitim Sistemi ile Türk Eğitim Sistemi karşılaştırıldığında, benzer ve farklı yönlerin olduğu görülmektedir. Bunları şöyle sıralayabiliriz:
Japonya’da zorunlu eğitim 9 yıl olup; 6+3 şeklinde uygulanmaktadır. Türkiye’de ise zorunlu eğitim 8 yıl olup kesintisiz uygulanmaktadır. Her iki ülkede de zorunlu eğitim parasız ve karma olup, okula başlama yaşı 6’dır. Japonya’da ilkokul öğrencilerinin belli bir kıyafet giyme gibi bir zorunluluğu yokken, Türkiye’de ilköğretimden liseye kadar bütün okullarda belirlenmiş kıyafetlerin giyilmesi zorunludur.
Japonya’da tüm liselere giriş sınavla yapılırken, Türkiye’de sadece belli liselere sınavla öğrenci alınmaktadır. Her iki ülkede de öğrencilerin büyük bir kısmı hafta sonu dershanelerine devam etmektedir (Türk, 2004). Japonya’da, liselerde kredili sistem uygulanırken, Türkiye’de sınıf geçmeye dayalı bir sistem geçerlidir.
Üniversiteye öğrenci alımında, Türkiye’de olduğu gibi Japonya’da da giriş sınavı yapılmaktadır. Ancak Türkiye’de tek, Japonya’da iki aşamalı sınav yapılmaktadır. Birinci sınav ülke genelinde, ikinci sınav ise her üniversitenin kendi özel koşullarına göre yapılmaktadır.
Her iki ülkede, yüksek öğretim birbirine oldukça benzemektedir. Japonya’da Türkiye’den farklı olarak teknik okullara ortaokul mezunları alınmaktadır. En çarpıcı farklardan birisi, Japonya’daki yüksek öğretim kurumlarının sayıca fazla oluşudur (Saracaloğlu, 1992). Ayrıca Japonya’da, kâr amaçlı özel şirketler yüksek öğretim kurumu açıp yönetebilmektedir. Türkiye’de bugünkü yasalarımız bu hakkı sadece kâr amacı olmayan vakıflara tanımaktadır (Mutlu, 1997).
Öğretmen adayları her iki ülkede de genel kültür, alan ve meslek bilgisini almaktadırlar. Ancak Japonya’da bu oran eşit olarak dağıtılırken, Türkiye’de genelde alan bilgisinin oranı öğretmenlik meslek bilgisinden daha yüksek düzeydedir. Öğretmen alımları her iki ülkede de sınavla yapılmakta, atanan öğretmenler stajyerlik dönemine alınmaktadırlar. Hizmetiçi eğitimi Türkiye’de olduğu gibi Japonya’da da gönüllülük esasına dayanmaktadır (Semerci, 2000).
Eğitim yönetimi açısından iki ülke arasında önemli farklar bulunmaktadır. Türkiye’de bütün okullar Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı iken, Japonya’da Eğitim, Bilim ve Kültür Bakanlığı’na bağlıdır. Fakat Japonya’da yerel yönetimler doğrudan eğitim sisteminde yer almaktadır. Valilikler ve belediyeler okul açabilmekte ve bu okulları yönetebilmektedir (Türk, 2004).
Türkiye’de eğitimin finansmanı devlet tarafından karşılanmaktadır. Japonya’da ise yerel yönetimlerin eğitim finansmanına önemli katkıları bulunmaktadır. Ayrıca ülke geneline yaygınlaştırılan özel eğitim kurumları, Japonya’nın eğitim harcamalarını azaltmaktadır.
Japonya’da eğitim-öğretim üç dönem halinde yapılırken, Türkiye’de iki dönem halinde yapılmaktadır. Yıllık iş günü sayısı Japonya’da 240-250 iken, Türkiye’de 180 gündür. Japonya’da Cumartesi günleri de yarım gün eğitim yapılırken Türkiye’de yapılmamaktadır.
Japon ve Türk eğitim sistemlerini yaşanan problemler açısından da karşılaştırmak mümkündür. Türk Eğitim Sistemi’nin genel problemleri şunlardır:
1-Öğretmen sorunu yıllardan beri devam edegelmektedir (öğretmen yetiştirme, öğretmenlerin hukuki statülerinin güçlendirilmesi, öğretmenlerin ekonomik sorunları gibi...) 2-Eğitimde fırsat eşitliği yoktur. 3-Üniversite kapılarına öğrenci yığılması ve üniversite mezunlarının iş bulamaması büyük bir sorun teşkil etmektedir. 4-Ders kitapları pedagojik, sağlamlık, esneklik bakımından uygun değildir ve ülke ihtiyaçlarına göre hazırlanmamıştır. 5-Özel eğitim ve korumaya muhtaç çocukların korunup yetiştirilmesi önemli bir sorundur. 6-Okuma-yazma bilenlerin oranı sürekli yükselmekle beraber halen toplumun %15 civarı okuma-yazma bilmemektedir. 7- Politik düşüncelerle ve hızlı bir biçimde girişilen teşebbüsler başarısızlıklara ve pek çok aksaklıklara yol açmaktadır. 8- Öğretimde araştırmadan çok ezbercilik ve ders kitaplarına bağlı kalma halen devam etmektedir. (Akyüz, 2001). 9- Aşırı merkeziyetçilik ve kırtasiyecilik gelenek haline gelmiştir. 10- Etkili bir rehberlik ve yöneltme sistemi kurulamamıştır. 11- Eğitim yöneticiliği sorunu devam etmekte, okullar amatör yöneticiler tarafından yönetilmektedir (Çağlar, 1999) 12- Yönetici-öğretmen ilişkileri asgari demokratik ölçülerden bile uzaktır. Eğitimci-öğrenci-veli ilişkileri de yetersizdir (Okçabol, 1999). 13- Uygulanan sınav sistemi eğitimde yaratıcılığı engellemekte, test çözmeye yönelik konu ve etkinliklere ağırlık vermeyi dayatmaktadır. 14-Eğitime ayrılan pay yetersizdir. Birçok eğitim kurumu yer, derslik, laboratuar, spor ve sanat etkinlikleri yönünden yetersiz durumdadır (Altunya, 2003). 15- 1997 yılında sekiz yıllık temel eğitim uygulamasına geçilmesine karşın halen birleştirilmiş sınıf uygulanmasının yapıldığı yerler bulunmaktadır.
Bütün başarısına rağmen Japon Eğitim Sistemi’nin de bazı problemlerinin olduğu belirtilmektedir. Bu problemleri şöyle sıralayabiliriz (Güvenç ve diğ., 1990):
1-Okul yapısının katılığı: Merkezi eğitim sistemine göre 6-3-3-4 olan sistem dışında farklı bir okul açmak mümkün değildir. Ortaöğretim evrenselleştiği, yüksek öğretim de bir kitle eğitimine doğru geliştiğine göre, okul sisteminin daha esnek olabileceği görüşü yaygınlık kazanmıştır.
2- Merkezi yönetim altındaki seçeneklerin sınırlılığı: İlk ve ortaokullardaki ders programı Eğitim Bakanlığı’nın öğretim rehberliğine göre uygulandığı için okullarda öğretilenler arasında önemli- anlamlı bir fark bulunmamaktadır. Uygulanan resmi sınav sistemi ve ders kitapları arasındaki farklar da önemli-anlamlı değildir. Kısacası eğitimde çeşitlilik yoktur.
3- Okul çocuklarının değişen tavır ve tutumları: Toplumdaki temel özgürlükler yayılıp yaygınlaştıkça okul eğitimi, okul çağındaki çocuklara sınırlayıcı ve zorlayıcı görünmeye başlanmıştır. Japon çocukları, okullarını kuralların çok katı, öğrencilerin çok fazla çalışmaya zorlandığı olumsuz bir yer olarak görüyor, okulun hoş bir yer olmadığını düşünüyorlar.
4- Sınav cehennemi: Öğrenci seçim sistemi ile sınav sorunu Japonya’da gereğinden fazla etkilidir. Eğitim sisteminin seçici özelliğinin artan etkinliği ve toplumca kabul edilmesi giriş sınavlarında güçlünün kalıcılığı gibi bir hastalığı ortaya çıkarmıştır. İlkokul dâhil olmak üzere her kademedeki öğrenci sınav hazırlık dershanelerine katılmaktadır.
5- Yarışmanın boyutları fırsat eşitliğini zedeledi: Yarışma koşulları öğrencinin sınava hazırlanmasının sosyal maliyetini yükseltmekte, ekonomik durum ne olursa olsun fırsat eşitliği ilkesi engellenmektedir. Arka arkaya deneme sınavına giren ve başarı sıralaması dolayısıyla giriş sınavlarını kazanma şansını yitiren öğrenciler, istek, heves ve umutlarıyla çalışma güçlerini kaybetmektedir.